7 Mayıs 2014 Çarşamba

Yeni Tipografiden İsviçre Tarzına Geçiş


Öncelikle Yeni Tipografiyi tanıyalım:
Yeni tipografi hareketinin temelini netlik kavramı oluşturmaktadır. Eski tipografik anlayış bir eksen etrafında nesnelerin rastgele belirlenmesi ilkesine dayalıydı. Bu rastlantısallığa karşı olan yeni tipografinin hedefi, mutlak güzellik olarak gördükleri netliktir. Modern sanat hareketlerinin dışına çıkarak üretim gösteren bazı sanatçılar ‘Yeni Tipografi’ anlayışı çerçevesinde üretim göstermişlerdir.
Yeni Tipografi, metnin işlevinden yola çıkarak görünür bir biçim yaratma noktasında eskiden ayrılır. Basılı olan her türlü içeriği saf ve doğrudan bir ifade vermek esastır. Adeta teknoloji ve tabiat olduğu gibi biçim işlevinden yola çıkılarak oluşmalıdır. Ancak o zaman modern insanın ruhunu ifade eden bir tipografiye erişilir. Basılı metnin işlevleri ise; iletişim, vurgu (kelime değeri) ve içeriğin mantıklı bir dizilişidir.
Yeni Tipografinin özgür temsilcilerinden olan Jan Tschichold’a göre “yeni tipografi yönteminin temelleri, amacın net biçimde gerçekleştirilmesi ve buna erişmenin en iyi yolu üzerine kuruludur.

Modern yaşamın bir ifade biçim olan ‘Yeni Tipografi’yi vurgulayan en belirgin
özelliği asimetrik olmasıdır. Tipografi, tasarımda esneklik sağlasa da sabit olan kuralların asla yer değiştirmesine izin vermeyen yeni, net ve kararlı olma biçimini tek bir temel yapı altında toplayacaktır.
Eski tipografi anlayışı bütün bu kuralları bozarak, form ve biçimlerin tek bir eksen
etrafında toplanmasına olanak veren ya da vermeyen ögelerle izin vermekteydi. Gerçekleşen yeni anlayışa göre süsleme arzusu, abartıdan uzak tutularak, yalnızca modern yasamın bir parçası biçiminde kullanılması yeni tipografinin özünü yansıtmaktadır.Yeni Tiporafik anlayış ekseninde Henryk Berlewi “Mekanik Konstrüktivizm” adını verdiği grafik tasarımını üç boyutlulukla ilişkilendirerek mekanik ve yapısal soyutlamaya ait kompozisyonlar kurgulamıştır.
 Jan Tschichold'un Kapak Tasarımı



Herbert Bayer'in Alfabe Tasarımı (1925)

Yeni Tipografiden İsviçre Tarzına Geçiş

1925-1965 yıllarında Almanya ve İsviçre’de modernist kitap tasarımı yapılmıştır.

Bu yazı 1925’ten 1965’e kadar olan Alman dilindeki modernist tipografik tasarımdan söz ediliyor. Ekim 1925’te Alman basımevlerinin sektör dergisi "Typographische Mitteilungen", içerisinde Jan Tschichold, El Lissitzky, Laszlo Moholy-Nagy ve diğerlerinin manifestolarının yer aldığı “Temel Tipografi" başlıklı bir özel sayı yayınladı.
Aynı yıl Tschichold, Büchergilde Gutenberg için ilk modernist kitabının tasarımını yaptı. Bu avant-gard tipograflar, modern mimari ve soyut sanattan özellikle de Rus konstrüktivizmi ve Hollanda De Stijl’inden etkilenen yeni bir işlevselci tarz yarattılar ve deneysel fütürist ve dada tipografisinin unsurlarını benimsediler. Kitaplar artık orta ve üst sınıflar için eski moda, deri kaplı statü sembolleri olmayacak fakat modern, dinamik, makine çağına uygun olacaktı. Yani, asimetrik bir mizampajı olacaktı, tırnaksız yani serifsiz yazı tipleri ve nesnel fotoğraflar veya fotomontajlar kullanılacaktır.

Devam yıllarda Dessau’daki Bauhaus veya Münih’teki Meisterschule für Deutschlands Buchdrucker gibi yenilikçi okulların ve Tschichold’un Die Neue Typographie adlı kitabının Almanya’daki kitap tasarımı üzerinde önemli bir etkisi olmuştur.
Bu hareket Hitler’in iktidarı ele geçirdiği 1933’te beklenmedik bir şekilde sona ermiştir. Naziler modernist kültürü “anti-cermen” ve “yahudi-marxist” olmakla suçlamışlardır. Önde gelen bir çok sanatçı, tasarımcı ve yayıncı ülkeyi terk etti. 1933 ve 1945 yılları arasında alman dilinde yazılmış modernist kitaplar esas olarak İsviçre’de basılabilmiştir.

Jan Tschichold, Almanya ve İsviçre’de yeni bir tipografi kültürünün oluşmasında merkezi bir rol oynamıştır. 1933’te İsviçre’nin Basel şehrine göç etti ve burada 1935 yılında yine etki uyandıran yeni bir kitap yayınladı.Tschichold kendisi çok geçmeden yeni geleneksel tipografik tarza geçse de, İsviçre’nin yeni kuşak sanatçıları modernist gelenekte çalışmayı sürdürdüler. Bunların arasında, çok üretken iki tasarımcı olan Richard Paul Lohse ve Max Bill de vardı.

1940’lu yıllarda “İsviçre Tipografisi” olarak adlandırılacak olan şeyi geliştirmeye başladılar. Bu, 1920’lerin yeni tipografisi’ne dayalı, temiz, işlenmiş bir tarzdı. Kitap tasarımı yaparken özellikle mimari, teknoloji, bilim, toplum ve modern sanat üzerine yazılmış resimli kitaplarda tırnaksız (serifsiz) yazı tipleri, asimetrik mizanpaj ve sayfa üzerinde resimleri ve metinleri organize etmek üzere sistematik bir ızgara kullandılar. Izgaralar yoluyla sayfa düzenlemesi modern tipografik tasarıma belki de en halis İsviçreli katkısıydı.

1950’lerde İsviçre kökenli yeni grafik tasarım, uluslararası bir ün kazandı. Almanya’da Max Bill etkili HFG Ulm Tasarım Okulu'nun ilk yöneticisi oldu. Karl Gerstner, Josef Müller-Brockmann, Emil Ruder ve Armin Hofmann gibi tasarımcılar daha çok bilinmeye başladılar.1960’ların ortalarına gelindiğinde ise İsviçreli yeni grafik tasarım hareketi artık zirvesinde değildi ve 1970’li yıllara gelindiğinde post-modern çoğulculuk-eklektisizm ivme kazanmaya başladı. Fakat modernist gelenek bir tarz olarak diğerleri arasında varlığını sürdürüyor. Aynı zamanda, varlığını kitap tasarımında da sürdürüyor.


18 Mart 2014 Salı

Fotoğraf ve Modern Hareket "Man Ray"

Öncelikle sanat akımlarını tanıyalım..
Paul Cezanne

İzlenimcilik (Empresyonizm)

19. yy'ın ikinci yarısında Fransa'da oluşmuştur ve resim tarihindeki sürekli yeniliklerin hareket noktası sayılır. Empresyonizme göre, açık havada bulunan eşyaların renk görünümleri günün her saatinde değişir. Bu akımın kurucuları, atölye çalışmalarından çok, açık havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri, gün ışığının parlaklığında bulmuşlar, koyu ve karanlık renklere resimlerinde yer vermemişlerdir. Renk, ya olduğu gibi ya da değerini düşürmeyen başka bir renkle karıştırılmıştır. Işıklar sarı, turuncu, kırmızı tonlarında aranır, gölgeler ise, zıtları olan mavi, mor ve yeşile boyanmıştır.Empresyonizmin kurucusu Edouard Menet' dir.Temsilcileri ise; Claude Monet, Camille Pissarro, Georges Seurat, Paul Signac, Vincent Van Gogh, Paul Gaugin, Paul Cezanne, Edgar Degas, Henri De Toulosue-Lautrec, Pierre August Renoir’dir.

Dışavurumculuk
(Ekspresyonizm)
Bir hayat anlayışı, bir dünya görüşüdür. Empresyonizme tepki olarak doğmuştur. Kişinin ruhsal durumu önemli olduğu kadar, doğa ikinci planda kalır. Akımın sanatçıları, kendilerini boğan ve ezen ızdırapları sanatlarına sokmuş, haksızlıklara karşı olan isyanlarını, yeni bir renk ve biçim görüşüyle anlatmak istemişlerdir. Yapıtlarında kadın vücutlarını çekinmeden çirkinleştirmiş, insan yüzlerini korkunç karnaval maskeleri halinde ifade etmişlerdir. Çizgileri kaprisli, kullandıkları renkler ise fovist ressamlarınki gibi cesaretlidir. Van Gogh, Munch, Kırchner, Nolde, Rouault, Modigliani, M.Beckmann, O.Kokoshka temsilcilerindendir.




Yırtıcılık (Fovizm) 1898-1908
20. yy. nın modern resim akımlarından biridir. Paris’te bir grup Genç Fransız sanatçılarının açtıkları bir sergiyle doğmuştur. Çarpıcı ve hırçın çalışmalarına bakılarak verilen “fovlar (vahşiler)” adı, akımın adı haline gelmiştir. Fovlar kullandıkları tüm güçlü renkleri tüpten, renk geçişi yapmadan tuvale aktarırlar. Ayrıntıların saf dışı bırakıldığı, gölgelerin suretlerden farklı renklerde olduğu bir dünya yaratırlardı. Akımın temel özelliğini, saf ve parlak renkli boyaların doğrudan tüpten çıktığı gibi resim yüzeyine uygulanmasıyla yaratılan patlama duygusu oluşturur; Fovist ressamlar da, İzlenimciler gibi doğrudan doğayı betimlemişlerdir. Henri Matisse akımın öncüsü ve kırmızının ressamı, kadın vücudunu en estetik anlatan ressam olarak bilinir.  André Derain, Maruice De Vlaminck ve Raoul Duffy temsilcileridir.
Matisse'in Fovizim eserlerini bir de bu videodan görelim..

Dadaizm (Dadacılık)  Sanat Öldü Yaşasın Sanat!

1916 yılında Zürih,İsviçre’de bir grup sanatçı ve yazar tarafından başlatılmıştır. İsmi Fransızca'da Tahta At anlamına gelmektedir. Yıkıcı olması en temel özelliğidir. Klasik kural ve disiplinlere karşı tepki olan Dadaizm, I. Dünya
savaşının yarattığı moral ve sosyal çöküntülerin bir sonucu olarak bilinir. Dadaistlerin sanat ve estetik duygusu yoktur. Kağıt, tahta gibi malzemelerle ve ilginç tekniklerle resim yaptıkları görülür. Bir bakıma Avrupa uygarlığına ve savaşa karşı bir protesto hareketidir. Sanata karşı sert tutumları olmasına rağmen, bazı sanat akımlarının (Sürrealizm) Soyut Sürrealizm, Pop art, Kavramsal Sanat gibi akımların ortaya çıkmasına elverişli bir ortam hazırlamıştır.

Temsilcileri ise; Marcel Dumchamp, Francis Picabia, Kurt Schwitters, Max Ernts, Raoul Hausmann’dır.


Marcel Duchamp Bicycle Wheel eseri ile


Sürrealizm (Gerçek Üstücülük)
1916’dan günümüze etkisini sürdüren modern sanat akımıdır. Figürler asla var olmayacak
düşsel bir ortamda bir kompozisyon içinde sunulur. İlkel toplumların sanatları da
sürrealistlerin diğer bir ilgi noktasıdır. Sürrealist ressamlar doğanın mantıki görünüşünü değil, insanın bilinç altında ve rüyalarındaki alemi göstermek istemişlerdir. Temsilcileri: Giorgio de Chirico, Max Ernst, Jean Arp, Francis Picabia, Marc Chagal, Rene Magritte, Yves Tanguy, Alberto Giacometti, Salvador Dali, Frida Kahlo, Paul Delvaux, Joan Miro, Man Rey, Henri Rousseau sayılabilir.
 The Philosopher's Lamp, Rene Magritte



The Lovers, Rene Magritte
Salvador Dali


Fotoğraf ve Modern Hareket
Modern  hareketin yeni görsel dili noktayı, çizgiyi, planları, biçimleri ve dokuyu ele alışı ve bu görsel elemanlar arasında kurduğu ilişki fotoğrafı etkilemiştir. Fotoğraf, resimden daha kesin bir doğrulukla gerçeği belgelemek için icat edilmiş, 20. yy'ın başlarında resim sanatındaki yeni gelişmeler soyutlama ve tasarım sürecinin başlamasına neden olmuştur.
Francis Brugiere 1912'de kartonu kesip bükerek oluşturduğu biçimlere ışık vererek yarattığı soyut görüntülerle, fotoğrafta şiirsel bir anlatım kazandırmıştır. Bir yandan da Alvin Langdom Coburn da çalışmalarının yalın biçim araştırmalarına yönelmiştir. 1913'te kuşbakışı bir açıdan çektiği fotoğraflarda doğada mevcut olan soyut biçim ve motifleri görüntülemiş, 1917'de 'Vartographs' isimli kalaidoskop motiflerinden oluşan bir dizi fotoğrafta soyut fotoğraf görüntülerinin ilk örneklerini sunmuştur. Coburn mikroskoptan görülen soyut görüntünün güzel bir tasarım olduğunu farkederek , üst üste çekimler yapıp prizmalar kullanarak görüntüleri parçalara bölmüştür. İlk olarak, William Henry Fox Talbot'un 'fotojenik resimler' adını verdiği çalışmalarında kullandığı tekniği , fotoğrafçı ve ressam Christian Schad yeniden gündeme getirerek, 'Schadographs' adını vermiştir. Bu teknikte tel, kumaş ve kağıt parçası gibi elemanlar fotoğraf kağıdının üzerinde kübist üsluba uygun şekilde düzenlenir ardından yeteri kadar ışıklandırma yapılarak tasarım kağıdına kaydedilirdi.


Man Ray'den bahsedelim..                 Man Ray 1890-1976


Kariyerinin büyük kısmını Paris'te geçirmiş Amerikalı bir sanatçıdır. Dada ve Sürrealist hareketlere büyük katkıda bulunmuş fakat ikisine de bağlı kalmamıştır. Farklı araçlar kullanıp büyük işler üreterek kendisini en başta ressam olarak görmüştür. Aynı zamanda ünlü moda ve portre fotoğrafçısıdır.
Amerikalı sanatçı Man Ray, önce Marcel Duchamp'la birlikte çalışarak Dadaizm'i benimser, 1921'de Paris'e geldikten sonra da Sürrealistlere katılır. 1920'lerde Dadaizm ve Sürrealizm'i fotoğrafa uyarlar ve fotoğrafçılığa başlar. Hem karanlık oda hemde stüdyo düzenlemelerinde daha önce denenmemiş görüntüler yaratır.
Solarizasyonun yaratıcı gücünü araştıran ilk fotoğraf sanatçısı Man Ray'dir.
Solarizasyon, fotoğraf kağıdına fotoğrafik görüntünün oluşması sırasında yeniden bir miktar ışık verilmesiyle elde edilir. Böylelikle tonal geçişin yoğun olduğu ışıktan etkilenmemiş alanlarda yeniden fotoğrafik işlem olur ve esas biçimlerin sınırlarında keskin siyah kontur oluşur. 

Fotoğraf makinası kullanmadan karanlık odada yaptığı baskılarına 'rayographs' adını veren Man Ray, rayographsların karmaşık olduğunu söyler. Çünkü bu kompozisyonda hareket eden bir ışık kaynağı kullanarak, ışığı çizim aracı olarak değerlendirmiştir. Man Ray, solarizasyon gibi deneysel teknikleri, fotoğraf kağıdının üzerine nesneleri yerleştirmek gibi temel tekniklerle birleştirerek yeni görüntüler oluştururken, distorsiyon (görüntüyü çarpıtma) yani bir doku arkasından baskı yapma ve üstüste çekimlerle, düşsel görüntüler elde etmeyi, mekan ve zamana yeni yorumlar getirmeyi denemiştir.

Karşınıza çıkan bütün kapıları açın ve oradan özgürce yürüyün.   -Man Ray








30 Aralık 2013 Pazartesi

Arts and Crafts ve Art Nouveau Akımları hakkında neler biliyorsunuz?


Öncelikle Art and Crafts'tan başlamak istiyorum.
Art and Crafts,
Türkçe karşılığı 'Sanat ve El işi' anlamına gelir. Günümüzde sanatkarlık ve zanatkarlığı bazen karıştırıyoruz. Buna açıklık getirmek gerekirse: Sanat, yaratıcı bir düşüncenin ürünüdür. Zanaat ise, sanatçının yaratıcı düşünceyle ürettiği ürünü kullanılabilirlik açısından geliştirdiği alana denir. Sanatçı hayal gücü sonucunda oluşan eser için maddi bir değer biçmez. Zanaat ise meslek olmakla birlikte ürününü bir fiyat karşılığında satmak için yapar.

Art and Craft Sanatı 19. yy'ın ikinci yarısında ve İngiltere'de başlayan makineleşme ve seri üretime tepki olarak çıkmıştır. Bu dönemdeki amaç sanat-zanaat ayrımını ortadan kaldırmak ve endüstrileşme karşısında el emeğine dayanan üretimi yeniden canlandırmaktır. Sanayi devrimi sonucunda el sanatlarına olan ilgi azaldığından dolayı, canlanması için bazı çabalarda bulunulmuş. John Ruskin ve William Morris, zanaatçılığı yeniden canlandırmak için harekete geçip bu hareketin öncülüğünü yapmışlardır. John Ruskin, Art and Craft akımının teorik temellerini bulmuş özellikle endüstriye ve endüstrinin getirdiği bireyselliği yıkıcı düzene karşı çıkmıştır. Orta Çağ'a dönüşü savunmasıyla etkilidir, tasarım ve sanatsal üretime katılmıştır. Aynı zamanda 1851 yılında Venedik'in taşları adında bir kitap yazmıştır. 

William Morris
John Ruskin

Gününün geçerli bir sanat anlayışı olan Eklestisizm'e karşı çıkarak özgün bir sanat anlayışı oluşturulmuştur. Arts and Crafts günümüzde Modern Sanat'ın ilk aşaması olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda sanatsal üretimde toplumsal sorumluluk kavramını Endüstri alanında ilk ortaya atan akımdır. El emeği ve özgün oluşu ile Art Nouveau akımını büyük ölçüde etkiler.



Arts and Crafts akımı mimarlıktan, duvar kağıdına, mobilyadan kitap tasarımına kadar uzanan bir çok alanda örnekler ortaya koymuştur. Üretimlerinin ardında düşünsel bir ortak temelin varlığına karşı, ortak bir biçim dili yaratmamıştır. Mimarlık alanında Halk Mimarlığı tarihte ilk kez bu akımda gündeme gelmiştir ve halk mimarlığına özgü bir yalınlıkta üretim biçimini tercih etmiştir. En önemli örneği W.Morris ile P.Webb'in tasarladığı Red House'tur. Duvar kağıtları, grafik ve tekstil tasarımı gibi alanlarda bitkisel örgeler kullanan bir anlayış gelişmiştir.
Bir kaç örneğini inceleyelim..


Kelmscott Basımevi - "The Nature of Gothic"
John Ruskin ve William Morris 1890


Alphonse Mucha'nın 'Bisküvi Lefèvre Utile' adlı
afişi
Alphonse Mucha'nın 'Donna Orechini' adlı afişi
William Morris - Marigold 1880
Tekstil Desen Dizaynı
William Morris - Tekstil Desen Dizaynı 1877

Art Nouveau
 'Yeni Sanat' anlamına gelmektedir. 
19. yy'ın sonuyla 20. yy'ın başlarında Avrupa’ yı etkilemiş ve Osmanlı imparatorluğu’nda da uygulanmış romantik, bireyselci, genellikle bezemeye özgü kaldığı söylenebilecek bir sanat akımıdır. 20. yy'daki sanat ortamında akademizm kalıplarından uzaklaşma, bağımsızlık ve gruplaşma anlayışları simgelenmiştir. Gençlik ve yenileşme kavramlarını getirmiş, herkes için sanat ve her şeyde sanat eğilimlerinin ışığında konut, mobilya, resim, afiş ve başka sanat dallarını da etkileyerek güzel ve ucuz eserlerin üretilmesini amaçlamıştır. En belirgin özelliği dekoratif bir üslüp olmasıdır. Temel özellikleri kavisli ve çizgisel desenlerdir. Tasarımcılar, eserlerinde sembolik ve dışavurumcu içerik katmaktan kaçınarak çalışmanın dekoratif görüntüsüne yoğunlaşırlar. Temalarındaki duygusal ve öyküsel içeriği bir kenara bırakarak da soyut sanatın yolunu açmaya yardımcı olmuşlardır.Akım Japon baskılarından da büyük ölçüde etkilenmiştir. Dönemde Gustav Klimt, Henri de Toulouse-Lautrec, Antonio Gaudi gibi isimler ön plana çıkmıştır.
Chanson D'avril Con Marcas by Veika
Dekoratif Etkiler
Art Nouveau, John Ruskin ve William Morris’in düşünceleriyle yaygınlaşan bir ortamda oluştu. William Morris'in Arts and Crafts akımında savunduğu görüşü ele alarak; 1867′de Londra’ daki uluslararası sergide Japon Pavyonu Avrupa’daki sanatçılar arasında Japon plastik anlayışındaki yalın, ritmik ve karmaşık çizgiler, yüzeysel renk ve desenleri uygulama isteğini uyandırmış; bu ortamda mimar Victor Horta’nın Belçika’da Brüksel yakınındaki Uccle’ de yaptığı Tassel Evi ile Art -Nouveau ortaya çıkmıştır. Fransa’da Style Nouille ya da Paris metrosunun girişlerini yapmış olan Henry Guimard, ardından Style Guimard, İspanya’da Modernismo, Almanya’da Jugendstil, İtalya’da Stile Liberty adları ile moda olmuştur. Bu yeni üslup, mimarlık, mobilya, ev eşyalan, hah, heykel, resim, afiş, grafik gibi birçok sanat dalında uygulama alanı bularak yaklaşık 1920′lere kadar başanyla geçerliliğini korumuştur.1925′te Ahnanya’da kurulan Bauhaus Okulu'nun geliştirdiği yapım ilkeleri Art-Nouveau akımının sonu olmuştur. 1875-1890 arası bir araştırma dönemi olarak kabul edilip, 1890-1900 yılları arasında akımı belirleyen yapıların büyük çoğunluğunun gerçekleştirildiği tarihsel akımlarm geçirsizliğinin kanıtlandığı, sanatlar arası sentezin oluşturulduğu yayılma dönemidir. 1900-1914 arasında ise Art-Nouveau’nun geç dönemde bezemenin önem kazandığı, eğri çizgilerin üsluplaştığı, çiçek öğelerinin doruk noktasına ulaştığı görülür.

Cam ve ışık eserlerinden biri.
Antoni Gaudi'nin Casa Batllóisimli mimari eseri.
Vazo - Marguerite Gallé Petit Palais


 Osmanlı Dönemi'nde de görülen Art Nouveau akımı son dönem İstanbul konut mimarlığında geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Öncelikle yurtdışından getirilen eşyalarla başlanıp, 1890-1920 aralarında mimarlık alanında geniş ölçüde uygulanmıştır. Mekan sorunlarına fazla önem verilmemiş, tarzın temel ilkesi olan strüktür ve bezeme ilişkisi üzerinde fazla durulmamış, bezeme görüntüsüne bağlı dış biçimlendirme ağırlıklı olmuştur. İtalyalı mimar Raimondo D’Aronco1894′te İstanbul’a gelmiş Art-Nouveau’yu Türkiye ile tanıştırmış ve uygulamıştır. Ülkemizdeki 'Serencebey Şeyh Zafir Türbe, Kitaplık ve Çeşmesi, Beyoğlu’nda Botter Apartmanı, Yıldız Sarayı’ndaki Çini Fabrikası, Tarabya’daki İtalyan Sefareti, Kuruçeşme’de bugün yıkılmış olan Nazime Sultan Yalısı'  D’Aronco’nun yaptığı bilinen Art – Nouveau üslübunda mimarlık ürünlerindendir. Yıldız Sarayı’ndaki Acem Köşkü, Yeni Köşk, Şale Köşkü, Talimhane Köşkü gibi köşkler de D’Aronco’nun Türkiye’de başmimar olarak görev yaptığı dönemlerde yapılmıştır. Ülkemizdeki Art-Nouveau tarzında geleneksel gereç ve yöntemler kullanılmış, endüstriye bağlı metal yapı araçlarına başvurulmamıştır. Metal, balkon korkuluklarında bezemeye gereç olarak ele alınmış, lale gibi bitkiler ya da böceklerin duyargalarına benzer biçimlerde kıvrımlar verilmiştir. Ahşap örneklerse bölgesel olarak çeşitlilik kazanmıştır. Bu akımın ülkemizdeki mimarlığında cephe bezemesi açısından farklı bir üslup geliştirememiştir.
Yıldız Sarayı Beşiktaş-İstanbul
Hidiv Kasrı Beykoz-İstanbul


Beyoğlu'ndaki
Botter Apartmanı








28 Aralık 2013 Cumartesi

New York'ta bir Türk Pop Art Sanatçısı



Yaz aylarıydı ve ben bir gün sayfaları değiştirirken azıcık da olsa ilgi duyduğum PopArt ile ilgili bir haber gördüm. Hemen okumaya başladım. Her ne kadar gidemesem de İstanbul'da PopArt sanatını kendi tarzıyla bizlere yansıtan ve yaşatan Sedef Gali'nin sergisinin olduğunu öğrendim. O zamandan beri sanatını beğenerek takip ediyorum. Şimdi de biraz tanıyalım... 


 Sedef Gali, İstanbul doğumlu; New York’ta Pratt’te Interior Design (İç Mimari) okuyor. Çalışmaları daha önce Çemberlitaş Basın Müzesi’nde karma sergisinde yer almış. Geçen sene de Lucca’da Pop!’u hazırladıktan sonra ilk kişisel sergisini gerçekleştirmiş. Çok yakında sergilenmek üzere yeni bir seriyi tamamladı. Onun dışında müzikle uğraşıyor, piyano çalıyor, şarkı söylüyor. Türkiye’de de en son Geveze’nin programına jingle hazırladı. Tek düze bir yaşantıdan çok elinden geldikçe farklı yerler, farklı insanlar görmeye, deneyimlemeye çalışıyor. Farklı bakış açılarını öğrenmeyi seviyor ve sanatın insanların kendilerini ifade etme şekli olduğuna inanıyor. 'Ben herkesin renkleri farklı gördüğünü, o yüzden bir resmin herkese farklı şeyler çağrıştırdığını, herkesin farklı algıladığını düşünürüm. Bu yüzden de sanatın paylaşılması gerektiğine inanıyorum. Resim yapmak sadece kendi alanında olmaktan çıkıp bir sürü eleştirel gözün önüne geliyor. Hem heyecanlı hem meraklı oluyor insan. Ayrıca gurur veriyor. Bu kadar erken yaşlarda insanlarla resimlerimi paylaşabilmiş olmam beni çok mutlu ediyor. Böylece iletişim kurduğumu düşünüyorum'  diyor.

50'li yıllardaki eserlerini renklendirirken onları eski zamanların siyah beyaz etkisinden kurtarmak istemiş ve düşlediği rengi vermek, onları alışık olduğumuz renklerden kurtarmak istemiş. Örneğin Brigitte Bardot'ta altın parıltıları, Audrey Hepburn'da ise fosforlu renkleri 
çok kullanmış.

Pop Art sanatına yenilikçi bir bakış getiren Sedef Gali'nin 50'li yılların siyah beyaz filmlerinin ikonlarini yenilikci bir dille ele aldığı "In Colors" ve "Pop!" adlı sergisinden bir kaç kare...







12 Aralık 2013 Perşembe

Timur Dönemi ve Minyatür Örnekleri

Timur'u tanıyalım...

Timur, ilim, sanat, kültür ve mimarîyi koruyan bir hükümdardı. Gerek devri ve gerekse devrinden sonra gelen hükümdarlar zamanında Türkistan, ilim, kültür ve medeniyet yönünden parlak bir devir yaşadı. Türkçenin yanında çok iyi Farsça ve Moğolca bilirdi. Şair, edip ve bilginleri son derece korur ve gözetirdi. Aynı zamanda, güçlü kişiliği nedeniyle Yüce Fatih“ ve “Cihan Sultanı olarak da bilinir.


Timur İmparatorluğu (1370-1507)     Başkenti Semerkand'dır.


   Timur devri mimarisinde Türkistan sanatının etkisi görülmekle birlikte, değişik bir mimari üslup olarak kabul edilir. Mimari alana büyük bir yenilik getirmişler ve İran bölgesinde yaptıkları zengin çini süslemeli abidevi yapılarıyla farklı bir üslup oluşturmuşlardır. Ön cephenin iki yanına minare ekleme geleneği bu dönemde gelişmiştir.

      Timuroğulları 15. asırda Doğu Türk Rönesansı denen ve dünyanın en saf, çok yüksek kültür ve medeniyetini oluşturmuşlardır. Timur’un torunu Uluğ Bey’in Buhara ve Semerkant’ta yaptırdığı medreseler devrin, ilim merkezleridir. Uluğ Bey aynı zamanda astronom ve matematikçidir. Astronomiye ve şairliğe önem verilmiş aynı zamanda Farsça ve Türkçe edebiyatın gelişmesi için risaleler ve şiirler yazılmıştır.
Bu dönemdeki fetihler, kültür ve medeniyetin gelişmesinde faydalı olmuş; fethedilen ülkelerin saraylarında bulunan bilgin ve sanatkârlar büyük bir kültür merkezi olan Herat’ta, özellikle Semerkant’ta toplanmışlardır.    Timur dönemi sanatının bir başka parlak yanı ise minyatür ve resim sanatının gelişmesidir. Dönemin tezhipli yazmaları, doğu ve batı kütüphanelerinin değerli hazineleridir. Devrin olaylarını yansıtan tarihçiler ise; Hafız-ı Ebru, Abdurrez-zak Semerkandî ve Mirhond gibi değerli vakanüvislerdir.
    Timur Döneminin
 en önemli mimari eserleri ise; Keş’teki Timur Sarayı ile Ahmet Yesevi’nin Timur tarafından yaptırılan türbesi, Bibi Hanım Camii (Timur eşi için yaptırmıştır.), Meshet’teki Gevher Şad Camii, Yezd Mescid-i Cami ve Semerkant’taki Gûr-i Mir‘dir (Timur ve ailesinin anıt kabri). Gur-i Mir (1404) adlı türbe bu tipin en gelişmiş, aynı zamanda Musa Paşa Türbesi (1412) ise en gösterişli örneğidir.

Bu dönemin mimarilerini bir de resimlerle görelim.
Gur-i Mir - Semerkand / Özbekistan
Gur-i Mir mimarisi
Gur-i Mir dıştan görünüş





















  Bibi Hanım CamiiSemerkand/Özbekistan



Timur Döneminde Minyatür

İslam minyatür sanatının en önemli örneklerinden birçoğu Timurlu dönemine aittir. 15.yüzyıl, minyatürün gelişimindeki en parlak dönemlerindendir. 14. yy'da farklı resim merkezleri arasında sınırlıyken, 15. yy'da daha değişken temaslar ortaya çıktı. Zanaatkarların göçü bu duruma katkıda bulunan bir etkendi ve bu süreç Timur’un 14.yy'da resim okullarını barındıran Bağdat’ı (1393-1401) ve Tebriz’i (1420) ele geçirmesiyle başladı. Timur fethettiği ülkelerdeki en iyi ustaları Maveraünnehir’deki başkenti Semerkand’a getirerek, kendi saraylarının süslenmesinde ve sanatsal yazmaların üretiminde çalıştırılmalarını sağladı.

Bu devirden günümüze ulaşan minyatürlü yazmaların daha çok Timur'un oğlu Şahruh ve torunlarıyla hazırlanmış olduğu görülür. Özellikle Şahruh'un oğulları; Uluğ Bey (Semerkand Valisi),  İskender Sultan (Şiraz Valisi) ve babasının yanında Herat'ta bulunan Gıyaseddin Baysungur minyatür yapımını desteklemişlerdir. Tarih kitaplarını çok seven Şahruh mevcut Camiu't-tevarih nüshalarını toplayarak çoğalttırmış ve devrin ünlü tarihçisi Hafız-ı Ebrü'ya bu eserin devamını olarak kendi dönemini de yazdırmıştır. İskender Sultan'ın Şiraz Valiliği dönemindeki antoloji ise Celayiri üslubunu sürdüren minyatürler içerir.

Babası Şahruh gibi bir sanat koruyucusu olan ve Herat'ta kurduğu sanat akademisine zamanın en usta sanatçılarını toplayan Baysungur aynı zamanda şair ve hattattı. Onun için hazırlanmış resimli yazmalar arasında bir antoloji Sa'di- Şirazi'nin Gülistan'ı, Hacü-yi Kirmani'nin Hüma ve Hümayün'u, Firdevsi'nin Şahname'si, İki Kelile ve Dimne nüshası, Nizam-i Gencevi'nin Heft Peyker'i en önde gelenlerdendir. Baysungur'un ölümünden sonra faaliyeti yavaşlayan Herat Nakkaşhanesi'nde 1433-1447 yılları arasında hazırlanmış iki önemli eser kardeşi Muhammed Cuki'ye ithaf edilen Nizami'nin Hamse'sidir. Şiraz okulunun önceki yıllara göre kalitesi düşük, daha sade ve özensiz minyatürlerin yapıldığı İbrahim Sultan ve Abdullah Sultan dönemlerine ait önemli eserler arasında bir Kelile ve Dimne, bir İbrahim Sultan Şehname'si ve Nizami'nin üç Hamse'si bulunmaktadır. Şiraz'da İskender Sultan'ı izleyen bu dönemde yapılan minyatürler, Karakoyunlu ve Akkoyunlu resim uslubunu hazırlamaları bakımından önem taşır.

Minyatür Örnekleri:

A party at the Court of Sultan Husayn Mirza - Herat
Baysunghur Slays of a Wolf - Herat